1900 yılında Urfa' da doğdu. Urfa' da sevilen varlıklı bir aileye mensuptur. Harran ve Bozova bölgesinde 12 köy ve bir çok odaları vardı. Arazi anlaşmazlığı yüzünden bir arkadaşı ile birlikt amcasını öldürme suçundan kendisine 101 sene arkadaşına 24 sene mahkûmiyet verilir. Urfa cezaevinde hapis yatar.
Cumhuriyetin onuncu yıl affından yararlanarak hapisten çıkar.
Akabinde sefahate dalar. Elindeki mal varlığını kaybeder. Alkole başlar. Bir mesleği olmadığı için bir süre hamamcılık yapar. Bir süre de Urfa'nın Haşimiye çarşısındaki dayısının fırınında çalışır, Aynzeliha Parkı’nda bulunan Gazinoda bir süre okuyuculuk yapar, Bağlama ve darbuka çalar.
1939 senesinde Tenekeci Mahmut Güzelgöz ve Hacı Nuri Hafız ile Muhacir Çarşısı’ndaki Aslanlı Han’da bir oda tutarlar. Beraber mevlit okumaya giderler. O arada Mukim Tahir içkiyi bırakmıştır.
1941 yılında Şanlıurfa Halk Evi kahvesini çalıştırır. Aynı zamanda Halkevi saz ekibini de çalıştırarak halk konserleri verdirir.
Hoş sohbeti nedeniyle Urfa müzik meclislerinin aranılan kişisiydi. Bu nedenle hemen her gece ayrı bir müzik meclisine çağrılırdı. Birgün eve geç geldiği için hanımı onu içeri almaz ve “Yar içerden” türküsü o zaman dökülür dilinden.
Mukim Tahir’in hizmetlerini gören bir azabı da vardı.
Mukim Tahir’in hanımı uzun zamandan beri hastaydı.
İnce hastalığa (verem) yakalanmıştı. Tahir, müzik meclisleri katıldığı için hanımını uzun süre ihmal etmişti.
Bir müzik meclisinde azabı Mukim Tahir’e “Üstad kalk eve gideceğiz“ der, Azabının böyle söylemesinden kötü bir şeyler olduğunu sezer, meclisten ayrılır.
Eve kadar azabı ile hiç konuşmaz. Geldiklerinde Mukim Tahir kapıya bir-iki vurur. İçerden iniltili bir şekilde
“Kapıyı çalan kimdir, aç bakım gelen kimdir,
yaram derine düştü, belki gelen hekimdir“
diyen hanımının sesini duyar.
Hanımı çok hastadır ve ölüm döşeğindedir. Birkaç gün hanımının yanında kalsa da, Hanımı bir müddet sonra vefat eder.
Hanımının ölümü kendisini yıkar. Hanımıyla yeteri kadar ilgilenmediği için kahrolur, Fakat iş işten geçmiştir.
Hanımının, yatağında inlerken, söylediği sözler Tahir’e çok tesir eder.
Hissiyatı çağlayan gibi akar.
“Kapıyı çalan kimdir “ türküsünün ezgileri
o zaman dökülmeye başlar dilinden.
1944 yılında otuz kişilik bir ekiple Türkiye turuna konserler vermek için çıktı, Ankara Radyosu’nda bir konser verir.
Ankara Radyosu’nda iken görevli bayana ithafen “Kırmızı kurdele” türküsünü doğaçlama orada söyler.
Sonra İstanbul’a gelmiş, Orada 15 gün Tepebaşı Gazinosu’nda
gittiği heyetle beraber konserler vermiştir. İstanbul da iken 3 taş plak yapmıştır. Belli bir süre sonra Mukim Tahir çalışacak durumda değilmiş.
Müteahhit arkadaşı Hare Nuri
(Nuri Vurucu) Mukim Tahir’i Zonguldak’a götürür.
Götürme amacı vefa ve ağırlamaktı. Mukim Tahir orada hastalanır.
1946 yılında Zonguldak’ın Yenice ilçesinde
vefat eder ve cenazesi aynı ilçede defnedilir.
Mezarın yeri bilinmemektedir.
Halk arasında çok bilinen türkülerin sahibidir.
“Kapıyı çalan kimdir”,
"yar içerden
“Kırmızı kurdele”
1938 yılında Mukim Tahir’den kaydedilen eserler;
1. Çarşıda nişe - Türkü
2. Bu pınar eşme pınar - Türkü
3. Abdonun mezarını –Uzun Hava
4. Havayi deli gönül – Uzun Hava